12:02 - Yabancılara konut satışında rekor!
15:11 - Elektrikli süpürge devi otomobil üretecek!
14:15 - TÜRGEV’in sunucuları hacklendi!
12:59 - Twitter’da devrim gibi yenilik!
13:02 - Kaybolan Honor modelini bulana ödül!
11:23 - Uzun zamandır beklenen Samsung Galaxy A8 güncellemesi geldi
15:06 - YSK’dan flaş KHK’lı seçmen kararı!
Gazeteci Fatih Altaylı, Arda Turan – Fatih Terim krizinin nedenini açıkladı. İşte o röportaj…
İşte o röportaj…
– Fatih Bey, Arda ve diğer milli yıldızlar, bir kez daha Türkiye Futbol Direktörü Fatih Terim tarafından kadroya çağrılmadılar. Arda’nın İspanya’daki form durumu da dikkate alındığı zaman haklı bir tartışma başladı. Sizce bu olay nereye varır?
– Bence bu olayın sonunda Terim’in, Türkiye Futbol Direktörlüğü meselesi masaya yatırılır ve Terim’in kellesi gidebilir, hatta gider.
Çünkü bu durum kabul edilebilir bir durum değil. Gerçi pek çok ülkede milli takıma çağrılmayan yıldızlar oluyor ama bu tarz bir şey pek görülmüyor.
– Siz böyle bir gelişmeyi tahmin ediyor muydunuz? Yani Arda’nın Milli Takım’a çağrılmayacağını. – Açıkçası Terim’in bu kadar kendi duygularının esiri olacağını ve akılcılıktan uzaklaşacağını tahmin etmiyordum.
Ama Milli Takım açıklanmadan önce şans eseri Federasyon yöneticilerinden biriyle beraberdim. Laf arasında bunu sordum. “Bildiğim kadarıyla Arda’yı almıyor. Hakan Balta ve Caner’i alabilir ama Arda yok galiba” dedi. Durum giderek daha vahim bir hal almaya başladı.
– Siz bu konu hakkında çok şey biliyorsunuz gibi bir hava sezdik. Bu kan davası nereden başladı. Herkes karnından konuşuyor ama biliyorum ki, siz ya bildiğinizi söylersiniz ya susarsınız. Burada bildiklerinizi paylaşmak istemiyor musunuz?
– Ben başından beri bu mesele çözülür diye umdum, ortamı daha fazla germemek için bir şey söylemedim.
Avrupa Şampiyonası sırasında ilk maçtan önce “Milli Takım’da matem havası var” diye yazdığımı hatırlarsanız, bazı şeyleri bildiğimi anlarsınız. İsterseniz bildiklerimi ve olayın buraya nasıl geldiğini satır satır anlatayım. Her şeyi bilmiyorum muhtemelen ama çok şeyden haberim var.
– Anlatın da okurlar da öğrensin bildiklerinizi… – Olayların başlangıcı aslında Antalya kampı ama ondan öncesi de var. Terim’le Arda arasında bir süredir bir gerilim yaşanıyor.
Gerilimin ana nedeni Arda’nın, Terim’in antrenman anlayışıyla ilgili eleştirileri. Arda daha fazla taktik antrenman yapılmasını, rakibe göre antrenmanların farklılaştırılması gerektiğini savunuyor ve bunu Terim’e söylüyor.
Mesela “Hocam duran top çalışmamız lazım” falan diyor. İspanya, Hırvatistan gibi güçlü rakipler karşısında duran topların Türkiye için çok önemli olduğunu belirtiyor.
Fatih Terim’in buna yanıtı “Sen işine bak” oluyor. Arda bu duruma bozuluyor.
“Ben Simeone ile de, Luis Enrique ile de gerekirse tartışıyor, konuşuyorum. Onlar böyle yanıt vermiyor” deyince Terim çok bozuluyor.
Sonrasında da Arda ile Terim arasında antrenman yeleğinden kaynaklanan bir sorun daha yaşanıyor ama asıl mesele yelek değil. Öncesinde bunlar var.
Bu konular Fransa’ya kadar kapanmıyor ve Fransa’da zirve yapıyor. Terim, Arda’nın otoritesine karşı çıktığını ve takıma da etki ettiğini düşünüyor.
– Prim konusu yok mu işin içinde? – Var olmaz olur mu ama herkesin bildiğinin aksine prim mevzuu futbolcuların primleri ile ilgili değil.
Milli Takım çalışanlarının primleri söz konusu. Arda ve bazı futbolcular Milli Takım çalışanlarının primlerinin bir an önce ödenmesini istiyorlar.
“Biz milyonlar kazanıyoruz ama bu arkadaşların gelirleri bizim gibi değil. Bizim alacağımız primler sonra ödense de olur ama bu arkadaşların primleri ödensin. Gerekirse biz aramızda toplayıp ödeyelim” diyorlar.
Terim buna çok bozuluyor. Bu yüzden Arda’ya bozuk atıyor. Burak’ın ailesinin Antalya’ya gelip doğum kutlaması yapmak istemesi de bir başka sorun olarak ortaya çıkıyor. Bu havayla Fransa’ya gidiyorlar ve sular orada da durulmuyor.
Bu futbolcular Terim’e kızgın mı? – Hayır, değiller. Emin olun değiller. Terim çağırıp başlarını okşasa, iki sohbet etse mesele kapanır gider.
Hepsiyle konuşmadım ama Terim’den daha çok Federasyon yönetimine ve Federasyon Başkanı’na kızıyorlar.
Başkan Yıldırım Demirören’in devreye girip bu meseleleri çözmesini, barışı sağlamasını, uzlaştırıcı olmasını ummuşlar ama Yıldırım Demirören oralı bile olmamış anladığım kadarıyla. “Bu bir kriz ve Başkan’ın el koyması lazım. Bizi veya hocayı tutması gerekmiyor ama sorunu çözmek için bir şeyler yapması gerekiyor” diye düşünüyorlar.
Terim’in de kendilerinin de egoları olabileceğini biliyorlar. Özellikle Terim’in egosunun hepsi farkında ama bunu dert ettikleri yok.
Federasyon’un konuya ‘yokmuş’ gibi davranmasına, deve kuşu gibi başını kuma gömmesine kızıyorlar. Benim bildiklerim bunlar.
Tabii işin siyasi tarafı var mı, başka hesaplaşmalar söz konusu mu onu bilemem! Ama çözülmek istenirse mesele çok kolay çözülür.
– Fransa’da neler oldu? – Arda’nın taktik antrenman konusunda konuşması Terim’i çileden çıkarıyor.
Arda ise taktik eksiklere itirazını sürdürüyor. “En azından bunları takım olarak konuşup tartışalım” diyor.
Terim ise Arda’nın bu konuları Federasyon yönetimi ile konuştuğuna inanıp, Arda’ya haddi aştığı yolunda imalarda bulunuyor, bu mevzuları Federasyon’a ve daha üst makamlara taşımakla suçluyor.
Arda ise Terim’e “Ben asla senin arkandan iş çevirmem” diyor bildiğim kadarıyla. Hocanın belirlemediği primler konusunda bazılarının Arda’ya danıştığını, Arda’nın ise “Hoca ile konuşun. Ben bu işlere karışmam” dediğini biliyorum.
Sonuçta futbolcuların bir bölümü Arda’yı haklı buluyor, bir bölümü ise sessiz kalıyor. Hırvatistan maçında ipler kopuyor.
Turnuva sonrası Terim’in futbolcuları suçlayan açıklamaları futbolcularda büyük tepkiye neden oluyor.
“Kazandığımız zaman Terim kazanıyor, kaybedildiği zaman biz suçlu oluyoruz bu nasıl iş” diyorlar.
Sonunda Terim faturayı birkaç futbolcuya kesiyor. Arda’yı açıklama yapmaya iten ve birçok futbolcuyu delirten ise Terim’in “Şeref” sözleri.
Terim o sözleri söylemese Arda asla bir açıklama yapmayacaktı. Ama suçlama gelince diğer futbolcular adına da Arda’ya görev düştü.
– Siz Terim’in yerinde olsaydınız ne yapardınız? – Yerinde değilim ve böyle bir şeyi söylemek zor ama ben 63 yaşında olsam 25 yaşında çocuklarla sidik yarışı yapmam diye düşünüyorum.
Derwall’ın yıllar önce bana söylediği bir cümle vardır; “Eğer top peşinde koşuyorsa, 40 yaşında bile olsa ruhu çocuktur” derdi, toprağı bol olsun. Bunlar haşarı çocuklar.
Arda’yı takıma çağırsaydı sorun bitmişti ve ben olsam teknik direktör ya da futbol direktörü mü her ne haltsam, çağırır, konuyu kapatır ve kan davası izlenimi vermezdim.
HABERTÜRK