12:02 - Yabancılara konut satışında rekor!
15:11 - Elektrikli süpürge devi otomobil üretecek!
14:15 - TÜRGEV’in sunucuları hacklendi!
12:59 - Twitter’da devrim gibi yenilik!
13:02 - Kaybolan Honor modelini bulana ödül!
11:23 - Uzun zamandır beklenen Samsung Galaxy A8 güncellemesi geldi
15:06 - YSK’dan flaş KHK’lı seçmen kararı!
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, CHP Parti Meclisi toplantısı öncesi düzenlediği basın toplantısında FETÖ soruşturmaları hakkında uyarılarda bulundu
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP Parti Meclisi (PM) toplantısı öncesi yaptığı açıklamada, FETÖ soruşturmaları hakkında “Suçların şahsiliği diye bir kural var. Kolektif bir suç yarattılar. Veda Hutbesi’nde sevgili peygamberimiz, ‘Herkes işlediği suçtan sorumludur. Bir kişinin işlediği suç ailesine mal edilemez’ diyor. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde de yazar. Birisi suç işledi memuriyetten atıyorsunuz, eşini de atıyorsunuz. Bir devlet, vatandaşını açlığa mahkum eder mi? Siz masum insanları cezalandırıyorsunuz” dedi.
CHP lideri Kılıçdaroğlu Parti Meclisi toplantısı öncesinde açıklamalarda bulundu:
“BAŞBAKAN BENİ ARADI”
“15 Temmuz’da yaşadığımız olay, demokrasisi zayıf düşmüş bir bünyeye F tipi bir virüsün girmesidir. Bunu kimsenin uynutmaması gerekir.
Darbe girişiminden sonra dediler ki, bu süreci tek başımıza yürüteceğiz, mücadele edeceğiz. Sayın Binali Yıldırım, OHAL’in görüşüldüğü gün beni aradı, destek istedi. Kendisine aynen şunu söyledim: Sizi anlıyorum ama bu parlamentoda demokrasiyi savunacak bir partiye ihtiyaç var o da CHP’dir dedim. OHAL’a karşı çıktık.
4 siyasi parti darbeye karşıydı. Hükümet bildiriyi BM’ye gönderdi. Madem böyle bir ortam var, o zaman 4 siyasi parti her türlü düzenlemeyi yapabilirdi. Hayır dediler, biz bunu yapmayacağız.
“TEK BAŞINA DAVRANMANIN SONUÇLARI AĞIRDIR”
Tek başına davranmanın, sonuçları ağırdır. Örnek olarak Suriye politikası. 3,5 milyon Suriyeli bizim topraklarımızda. Sözde 12 saatte gideceklerdi Şam’a, Süleyman Şah türbesini kaçırmak zorunda kaldılar. En iyi ben bilirim, en iyi düşünceler bende derseniz, Türkiye’yi bu tür felaketlerde karşı karşıya getirirsiniz.
Rusya konusunda yanlış yapıldı. Uçağı ben düşürdüm yarışına girdiler. Özür üstüne özür. Devlet bu tür kırılmalara alışkın değildir. Söylediğinizin 180 derece tersini söyleyemezsiniz. Terörü biz önleyeceğiz dediler. Siz anlamasınız dediler. Bugün Türkiye tam bir terör batağının ortasındadır.
Mavi Marmara biz yapacağız, Gazze’ye ablukayı biz kaldıracağız dediler. Yapmayın demek bile suçtu o dönemde. Aradan geçti süre, abluka kalkmadı, İsrail özür dilemedi, tazminat yerine vakfa yardım. Gazze’ye yardım eskisi gibi. Türkiye’nin itibarı 20 milyon dolara satıldı. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bu kadar ağır bir yenilgi olmamıştır.
15 Temmuz, parlamento burada, darbeye karşı çıktı. Yapmayın dedik. TBMM’de parlamentonunun iradesine saygı gösterilmesine, parlamentonun aktif rol üstlenmesi gerektiğine dikkat çektim. Şikayetler geliyor. Devlet, kinle öfkeyle yürütülmez. Devlet akılla yönetilir, sağduyu, liyakatla yönetilir. Tam bir cadı avı başlatılmıştır. Birden fazla alanda cadı avı başlatılmıştır. Her seferinde bir suçlu kim suçlu? Bu ülkenin Cumhurbaşkanı, Başbakanı, bakanı kim? Hem şikayet edeceksin, hem uygulayacaksın. Bir şey yapıyorsanız sorumluluğu üstleneceksiniz. Vicdan sahibi olan görevden ayrılır. Türkiye yönetimde bu olgunluğu yakalamış değil.
“CADI AVI BAŞLATILDI”
Cadı avının birinci ayağı medya. 11 gazetecimiz tutuklu. Bu süreçte 2 bin 308 gazeteci işsiz kaldı. TV’ler, gazeteler kapatıldı. Yeniçağ gazetesinin yazarları saatlerce sorgulandı. Bu yazarlar hayatları boyunca F tipinin karşısında olmuşlar. Darbe fırsatçılığı yapıyorsunuz. Türkiye, gittikçe otoriterleşen bir sürece kayıyor. Sözcü gazetesi ve yazarlarına da. Fezlekeler düzenleniyor, ihbarlar dikkate alınıyor. Yazarların çoğu F tipine karşı mücadeleyle ömürleri geçmiş. Hem demokrasiyi, medya özgürlüğünü savunuyoruz diyeceksiniz, köşeyi dönünce gazeteleri kapatıp, gazetecileri hapse atacaksınız. Biz hiçbir gazetecinin hapse atılmasını istemiyoruz. Bunu dünyaya anlatamazsınız. Gazetecilere uygulanan cadı avı en önemlisidir.
İkinci ayağı bilimadamları, akademisyenler. Siz kalkıyorsunuz üniversite hocalarını bildiriye imza atmışlar diye hapse atıyorsunuz. Bildiriye 15 Temmuz öncesi imza atmışlar. 15 Temmuz’dan sonra darbe ile hiç ilgisi olmayan olayda hapse atıyorsunuz, üniversite ile ilişkisini kesiyorsunuz. Bunun ahlaki, hukuki yönü nedir? Aslı Erdoğan, yazdığı eserler onlarca dile çevrilmiş bir biliminsanı, niye hapse atarsınız? Kaçacak yeri yok, ülkesinde yaşıyor. Siz böyle devam ederseniz, Türkiye’nin aydınlığa çıkma şansı yoktur. Bunu dillendirmek de bizim namus borcumuz. Tek tip üniversite Nazi kafasıdır.
Cadı avının üçüncü ayağı öğretmenler. İlk işaret Diyarbakır’dan verildi. 11 bin 285 öğretmenin açığa alınmasıyla karşı karşıya kaldık. Neymiş bunlar terör örgütleriyle ilişkiliymiş. Bu kadar öğretmen terör örgütleriyle ilişkisi varsa siz 14 yıldır neredeydiniz? Bunları siz atamadınız mı? Tek nedeni var, bu öğretmenler sendikalı. Sendikalı olmak ne zamandır bir suç oldu? Sendika kuracaksın, beni destekleyeceksin.
Türkiye bir çadır devleti gibi yönetilemez. Türkiye’nin kültürü, ahlakı, inancı, siyasi yapısı buna uygun değildir. Türkiye ama çadır devleti gibi yönetiliyor.
VEDA HUTBESİ VURGUSU
Suçların şahsiliği diye bir kural var. Kolektif bir suç yarattılar. Veda Hutbesi’nde sevgili peygamberimiz, ‘Herkes işlediği suçtan sorumludur. Bir kişinin işlediği suç ailesine mal edilemez’ diyor. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde de yazar. Birisi suç işledi memuriyetten atıyorsunuz, eşini de atıyorsunuz. Bir devlet, vatandaşını açlığa mahkum eder mi? Siz masum insanları cezalandırıyorsunuz.
Cadı avı iş dünyasında da var. 500’ün üzerinde şirkete kayyum atandı. Sonra değiştirdiler, TMSF’ye devrettiler. Devlet şirketleri yaşatır, batırmaz. Bütün iş dünyası diken üstünde.
Biz kendi ülkemizde huzur içinde, barış içinde yaşamak istiyoruz. Hukukun üstünlüğü, adil yargılama dediğimiz bir kavram vardır. İnsanlar bu çerçevede yargılanır. Sakarya’da bir çocuk gece, yatağından fırlayıp benim babam vatan haini değil diye annesine sarılıyorsa, bu düzene lanet olsun demek lazım. At izi, it izine karıştı demek sorumluluktan kurtulmak anlamına gelmez.”
HABERTÜRK